• Geri
  • Geri

    Kayıt

    Tekrar hoşgeldiniz!

    Bizimle bağlantıda kalmak için lütfen kişisel bilgilerinizle giriş yapın

    Merhabalar!

    Kişisel bilgilerinizi girin ve bizimle yolculuğa başlayın

    Beslenmede Farkındalık

     

    Besin, hayatımızın en önemli unsurlarından biridir.  Yaşamın devam edebilmesi ve sağlıklı bir hayat sürebilmek için besin önemli bir yere sahiptir.

    Beslenmenin temeli, besinler üzerine kuruludur. Günlük ne yemeliyiz ve ne kadar tüketmeliyiz? Bu, asıl farkındalık geliştirmemiz gereken noktadır. 

    Gıda Mühendisi olarak 2000’li yılların başından beri farklı diyet uygulamalarını gözlemledim. Siz de Batı’nın süslemeleri ile popüler olan birçok diyet adı duymuş, hatta belki uygulamışsınızdır. Ancak bunları sürekli uygulamak da kolay olmamıştır. Çünkü çok fazla et ya da çok fazla su tüketilen bir beslenme ne kadar sürdürülebilir ya da her sabah çim suyu, sebze suyu tüketerek mevsimlere nasıl ayak uydurulabilir? Nitekim hepsi bir eğilim olarak kaldı ve uygulayanlar sıkılıp bıraktı. Bir süre yararı olduysa da bu diyetlerin hepsi kafa karışıklığından başka bir şey olmadı.

    Aslında yapmanız gereken kendinizi dinlemek. İhtiyacınız olanı ihtiyacınız olduğu kadar yemek, zihinsel ve fiziksel tüm problemleri çözecektir. Yogiler “Ne yersen o’sun”, Ayurveda ise “Neyi sindirebiliyorsan o’sun” der. Bunlar çok değerli atasözleridir. Yeter ki duymakisteyelim. Anladığınız zaman ne “Günde 3 ana, 5 ara öğün yenmeli” diyen diyetisyenlere ne de zayıflamak için “Bir günde şu kadar et tüketilmeli” diyen yeni nesil diyetlere ihtiyaç olacaktır. Çünkü çok yemek, içmek ve çok atıştırmak sindirim sisteminizin gereğinden fazla çalışmasına sebep olur. Sindirilemeyen besin miktarı vücutta artar ve bu da aşırı toksin birikmesine yol açarak organların tam performansla çalışmasını engeller. Organların işlevinin zayıflaması ile cilt parlaklığını kaybeder, soluklaşır, cildin nem oranı düşer ve yaşlanma süreci hızlanır. En önemlisi, bağırsaklarda mukoit plaklar[*]meydana gelir ve kan dolaşımını zehirler.

    Toksin birikimine ve birçok hastalığa sebep olan aşırı tuz ve şeker tüketimine de dikkat. Her sebze ve meyvenin içinde bizler için yeterli tuz ve şeker miktarının bulunduğunu öğrendiğim üniversite yıllarımdan beri tuzu sadece pişmekte olan yemeğe, az miktarda eklerim. Onun haricinde salatamda, omletimde vs. hiç kullanmam. Kahveme ve çayıma da şeker koymam. Hazır yiyecekleri çok tuzlu olduklarından nadiren tercih ederim. Yani 1990’lı yılların ortasından beri aldığım her şekeri ve tuzu bilerek alır ve hiçbir zaman abartmadan tüketirim.  

    Hamileliklerimde dolaşım sistemi problemleri yaşadım, çok fazla ödemim oldu. Ancak son 17 yıldır hayatıma giren yoga ve daha bilinçli beslenme ile dönüştüm. Bedenimin su ve tuz ihtiyacını dengelediğim ve düzenli yoga yaptığım sürece bacaklarımda ağrı ve ödemim hiç olmuyor. Yaşam enerjimin kaynakları olan Ayurveda, yoga ve meditasyon bana istediğim destek, güç ve neşeyi veriyor. Vejetaryen olduğumdan beri de kendimi hayatımda hiç olmadığım kadar güçlü hissediyorum.

    Özetle, güzel haber, sizin için de hiçbir şeyin geç olmadığı. Yapmanız gereken, yeme içme gibi doğal ihtiyaçlarınızda farkındalık yaratıp fiziksel egzersizlerinize  meditasyonu da ekleyerek günlük rutininize devam etmeniz. Benim tavsiyem tabii ki yoga ama size en uygun spor öncelikli olmalı.

    Beslenme konusunda günümüzde çeşitli metotlar olsa da ben sizlere Batı’nın Doğu’dan alıp süsleyerek, yeni isimlerle pazarlamaya çalıştıklarını aktarmayacağım. Kökeni 5 bin yıl öncesine, Hindistan’ın Vedik kültürüne, dayanan “Ayurveda -Yaşam Bilimi üzerinden günümüzün temel ihtiyaçlarını da değerlendirerek aktaracağım.

    Ayurveda’nın var olan en eski doğal şifa bilimi olduğuna inanılır. Budizim, Taozim, Tibet ve diğer kültürel tıpların Ayurveda’ya benzerlikleri bulunmaktadır. Ayurveda’nın kişiselleştirilmiş şifa yönteminin sırrı Hindistan’da korunmuşken, diğer kültürlerde kaybolmuş ya da yerine başka yöntemler geçmiştir.

    Ayurveda, kişinin her yönden dengede ve zinde kalmasına yardımcı bir bilgelikler bütünüdür vedoğayla uyum içinde yaşama sanatıdır. 

    Ayurvedik yaşam tarzı; günlük rutinler, mevsimsel rutinler, ideal gıda seçimleri ve beslenme tarzı ile bilincimizi yükselten ve farkındalık sürecimizi artıran, bünyemize özel beslenme önerileri ile daha mutlu, huzurlu ve tatminkâr olmamızı sağlayan etkileri barındırır.

    Fiziksel, zihinsel ve ruhsal bedenlerimiz birbiri içine geçmiş halde, sürekli bir enerji ve bilgi alışverişi içindedir. Bu üç bedenin bir uyum içinde olabilmesi adına Ayurveda, tüm bedenlerimizde denge yaratıcı ve besleyici günlük rutinlerin temelini oluşturup yaşamımıza katar. Böylece fiziksel bozulma ve hastalık büyük ölçüde önlenebilir.  

    Ayurveda’ya göre hastalık mükemmel sağlık dışındaki her şeydir.

    Peki mükemmel sağlık nedir?

    • uyandığınızda kendinizi dinlenmiş hissediyorsanız
    • cildinizde sağlıklı bir parlaklık varsa
    • kendinizi hafif hissediyorsanız
    • kendinizi gün boyunca dengeli, mutlu, coşkulu ve iyi hissediyorsanız
    • kendinizi biliyor ve merkezinizde iseniz
    • zihniniz berraksa
    • nadiren hasta oluyorsanız siz sağlıklı bir insansınız demektir.

    Ayurveda, bireysel değerlendirmeleri ile her insanı kendine özgü mizacı ve duygusal deneyimleriyle kabul edip, sağlığa ve hastalığa bütüncül bakarak insanın mutluluğunu, sağlığını ve yaratıcı gelişmesini daha ileriye götürmek için vardır.

    Ayurveda’nın ana teması iyileşmek, hastalığı önlemek ve uzun yaşama ulaşmaktır. Bunu da kişinin günlük beslenme ve yaşam tarzı alışkanlıklarının izlenmesi ve dengelenmesiyle elde eder.

    Eter, Hava, Ateş, Su ve Toprak, bu beş temel elementin çeşitli birleşimlerinden oluşan insan bedenindetridoshaolarak tezahür eder. Bazı insanların sisteminde daha fazla hava vardır, bazı insanlar da baskın olarak sudan yapılmıştır ya da daha ateşlidirler. Daha da başkaları ateş ve havanın, ateş ve suyun ya da hava ve suyun birleşimidir. Bazı insanlarda bu üç elementte eşit miktarda ise eter havayla, toprak suyla birleştirilir.

    Dolayısıyla ateş, hava ve su elementlerinden hangisi baskın ise kişinin o elementi daha az alım yapıp daha fazla diğer elementleri alması gerekir. Mesela; bir su insanı halihazırda su fazlasına sahiptir, bu durumda su alımını azaltmaya ve beslenme ve yaşam tarzlarında ateş ile hava elementlerini artırmaya gerek vardır.

    Ayurveda sağlık sürecini kişiselleştirerek ve yukarıda bahsedilen elementlere dayalı görüşü genişleterek insan bedeninde üçdosha(tridosha) belirlemiştir. Bunlar Vata, Pitta ve Kapha’dır. Budoshalargünlük, yıllık ve ömürlük döngülere sahiptir.Tridosha’lar doğal dürtülerin ortaya çıkmasından besinler konusundaki kişisel tercihlerimizden (tat, sıcaklık vs.) sorumludurlar. (Bu tercihlerin detaylı tanımı için Ayurvedik Beden Tipleri bölümüne bakınız.) Bunlar beden dokusunun yaratılmasını, idamesini ve yok olmasını ve atık maddelerin bedenden atılmasını idare ederler. Aynı zamanda korku, öfke ve hırs gibi duygularda dahil olmak üzere psikolojik fenomenlerden ve anlayış, merhamet ve sevgi gibi en yüksek düzeyde insani duygulardan da sorumludurlar. Öyle ki tridoshalar insanın psikosomatik varoluşunun esasıdır.

    Tüm rahatsızlıklara bu üç doshanın ağırlaşmasının yol açtığını söyler. Buna farklı dosha ağırlaşmalarına uygun olmayan besin tüketimi ve uygun olmayan yaşam tarzı sebep olur. Aşırı bir şekilde yeme, uygunsuz beslenme, pişmemiş, kurumuş sebze, çiğ kök sebze ve uyumsuz yiyecekler tüketmek tüm doshaları artıran, ağırlaştıran etkenlerdir.

     

     

    "Yaşam İksiri  Beslenme-Yoga-Meditasyon"  adlı kitaptan alıntı

    Yazar: Özgür Karataş Çelebi

    Yayınevi: Hermes Yayınları

     

    [*] Kronik kabızlıkta ve bağırsakların iyi çalışmadığı durumda kolon cidarında sürekli artıklar birikir. Bu artıklar (mukoid plak) kolon cidarına yapışır ve kolonun duvarında bulunan floranın değişmesine neden olurlar. 

    #beslenme #ayurveda #sağlıklıbeslenme #beslenmedefarkındalık